FFF 3D Yazıcı teknolojisi kullanılarak bir alüminyum kalıp üzerinde yapılan çalışmada gerçek yüzeye çok yakın esneklik özelliği olan bir kornea üretildi.
Biyoyararlılık çalışmaları sonucunda kompozit yapıların insan kök hücreleriyle uyumlu olduğunu ortaya koydu. Yapılan klinik uygulamalar ile kornea yapılarının hızlı ve özel üretimi için büyük bir potansiyel olduğu görülmektedir.
Kornea gözün dış koruyucu tabakasıdır ve irisin önünde duran, ışığı retinaya odaklamak için dinamik olarak büken net ve oval bir yapısı vardır. Kornea travması veya enfeksiyonu vakalarında, kornea körlüğü meydana gelebilir, böylece korneanın kendisi hastanın görme yeteneğine zarar verir.
Dünya genelinde bu durumdan etkilenen 10 milyondan fazla birey vardır ve insan vücudu kornea endotel hücrelerini kendi başına onaramaz. Bu nedenle, tek kabul edilmiş tedavi, zarar görmüş olan korneayı sağlıklı bir kornea ile değiştirmektir. Değişimin yapılabilmesi için ise sağlıklı bir donörden kornea nakli yapılması gerekmektedir.
Geniş bir kitleyi ilgilendiren bu soruna odaklanan Marmara Üniversitesi'ndeki araştırmacılar korneaya en yakın alternatifi bulmak amacıyla biyouyumlu olan Kitosan ve PVA malzemelerini birleştirerek geçirgen ve elastik bir yapı oluşturdu.
Doğru malzeme denemesi başarı ile tamamlandıktan sonra yapılması gereken doğru üretim metodunu kullanmak oldu. Öncelikle CNC ile bir alüminyum kalıp hazırladılar ve bu kalıp üzerinde ki ovallik ile kornea yüzeyinde olması gereken ovalliği yakaladılar. Oval kalıp üzerine FFF olarak adlandırdığımız yaygın olarak kullanılan 3D Yazıcı teknolojisi ile üretim denemelerine başladılar. Üretimde dikkat ettikleri nokta kitosan malzemesinin doğru oranda karıştırılmasıydı ve sonunda bunu en iyi şekilde başardılar.
3D Yazıcı teknolojileri adına yapılmış önemli çalışmalardan biri olarak tarihe geçecek olan bu çalışmanın detaylarına makaleden ulaşabilirsiniz. Ayrıca bu başarılı çalışmaya imza attıkları için değerli Songül Ulağ, Elif İlhan, Ali Şahin, Betül Karademir Yılmaz, Deepak M. Kalaskar, Nazmi Ekren, Osman Kılıç, Faik Nüzhet Oktar ve Oğuzhan Gündüz’e büyük teşekkür borçluyuz.